26 Ocak 2011 Çarşamba

17

Geçenlerde lisede çekindiğimiz fotoğraflara bakarken (bu belirli aralıklarla yaptığım bir şey ) saçlarıma dikkat ettim biraz. Şimdikiyle kıyaslayınca görüntüde pek bi değişiklik olmasada beyazlar almış başını gitmiş. Halbuki daha 21 yaşındayım. Lise 3'e gelene kadar pek bi beyazlama olduğunu da hatırlamıyorum. Biraz düşününce ve fotoğraflara bakınca anladım ki benim saçlara ne olmuşsa lise 3de olmuş. O vakit beyazlamaya başlamış. Oysa ki benim en mutlu olduğum zamanlardı o yıl.

İnsanın en mutlu olduğu zamanlar ona zarar mı verir gün geçtikçe?

16 Ocak 2011 Pazar

Ben Mesela Saçmalarım Mesela

Her şeye uyumlu davranmak ve onlara ayak uydurmaya çalışmak fakat bunu yapamamak, arada kalmışlığın verdiği karakteristiki bir beceriksizlik. Bence.

11 Ocak 2011 Salı

Ebeveynini Kıskanan Türk Genci

Sabahın köründe kalkmam yetmiyormuş gibi annemin 10 saniyelik periyotlarla " kalk oğlum, geç kalıcaksın" demesi uykumun son 5 dakikasının vereceği zevkin tamamen yok olmasına neden oluyor. Anneme bişey diyemicem çünkü biliyorum ki hep aynısını yapıcak. Çünkü tüm ebeveynler böyle. Ama ben o sıcacık yataktan çıkıp, sabahın verdiği sinirlilik ve hay sokiyim ya tepkisiyle hazırlanıp tam evden çıkarken yatağıma gözüm ilişince, bildiğin kıskanıyorum annemi. Çünkü sabah beni uyandırmak için kalkıp, kahvaltıyı hazırlar. Ben yataktan çıkınca, benim yatağa o girer. Ah anne çok şanslısın. Bende mis gibi o sıcacık yatağımda uyumak isterken, mecburi hizmetimi görmek için uzak diyarlardayım. Benimde yanına girip uyuyasım geliyor, kıskanmıyor değilim yani bilesin.

*Evet ben bir 2. öğretim öğrencisiyim. Ama sınavlarım hep sabah ve bu yüzden erken kalkmak zorundayım. Ama bünye kaldırmıyor. Ah bi de 2. öğretimlere sabahın körüne sınav koyan fakülte yönetimi anlayabilse halimizi ne güzel olur diğğ mi? +20 puan istiyorum huleyn !

5 Ocak 2011 Çarşamba

Same Shit, Different Day

Aslında biraz geç kaldım yılbaşı hakkında yazmakta. Ama artık eskisi gibi düşünmüyorum. Ne biliyim yok yeni yıl sana şunları getirsin, şöyle olsun, böyle dilek dile falan filan. Herkesin ağzında bunlar dolaşıyor. Bi bok olduğu da olacağı da yok. Hatta yeni yıl finallerle geldi, hoş mu geldi diyim şimdi ben? NAH!

Ama eskiden.. Anahtar kelime eskiden nasıl da sırıtıyor değil mi? Eskileri özledim, en basitinden yılbaşılarını. Eskiden böyle mi yılbaşı kutlanırdı? Televizyonlarda günler öncesinden reklam yapılırdı, yılbaşı günü şu olacak, bunu yapacağız diye. Şimdi ise kocaman bi KAYIT. Canlı bile değil. Önceden çekilmiş, yılbaşı gecesiymiş gibi mış yapılarak oynanmış zottirikten şeyler. Düşünüyorumda hiçbir şey eskisi gibi değil. Çünkü önceden izleyiciyi memnun bırakma denilen bir şey vardı. Televizyonun karşısında uyumanın ayrı tadı vardı. Onu bile özledim. Yine televizyondan örnek vermek gerekirse, bi kanal Tv'de İlk Kez diye reklam yaptığında o film günler öncesinden hafızalara kazınırdı ve ailecek o film izlenirdi. Şimdi ise Tv'de İlk Kez desen kimin umrunda? Eskiden televizyon izlemenin bile bi heyecanı, bi tadı vardı. Şimdi ise saçma sapan programlar ve diziler yüzünden bi televizyon kültürümüz bile kalmamış. Eskiden çocuklar sokakta top, saklambaç, körebe, ali baba saatin kaç oynarlardı. İp atlarlardı, sek sek oynarlardı. Her çocuğun bi uçurtması olur ve ilkbahar geldiğinde yerlerinden çıkardı. Bisiklet kültürü vardı. Gecelere kadar sokaklarda sürtmek, hatta mahallenin büyükleriyle, kapı komşusuyla muhabbet vardı. Çekirdek vardı, tatlı vardı. Bi çayın on yıl hatrı vardı.

Peki ya şimdi?

Git gide kaybediyoruz bu samimiyeti bence. Samimiyetlik kaybolunca da tad alınmıyor yapılan şeylerden. Teknolojinin gelişmesini bu yüzden çok sevmiyorum. Şimdi çocuklar vakitlerini internet ve telefon başında öldürüyorlar. Sanki birer robot gibiler. Oysaki sokakta oynamanın tadının nası farklı olduğunu bilmiyorlar. Bence şimdiki çocuklar yaşamıyorlar. Bunu ciddi anlamda görebiliyorum. Ve bazen iyi ki diyorum o çocukluğu yaşamışım, tadına varmışım. Çünkü bu hayatın önemli bi boyutunu kaplıyor bence. Çünkü sürekli bilgisayar başında zaman geçiren çocuklar hatta tüm insanlar git gide buna kendini kaptırıyor ve insanlar arası iletişim ciddi anlamda zarar görüyor. Bana kalırsa teknoloji git gide samimiyeti yok ediyor bununla birlikte asosyalliğide getiriyor. Herkesin bi laptopu var. Gömülmüş ona. Her şeyi o. Sonra herkeste bi dokunmatik ekran telefon. Ne abi o ya? Biz 3310, 5110 kullanmış insanlarız ve onların verdiği his bile farklıydı. Öyle demeyin, bi telefonun bile sizin üzerinizde etkisi olabilir. Önceden çaldır-kapat vardı. Ara sıra arkadaşlarını çaldırırdın, o da sana geri dönerdi. O dönem nerde kaldı? Önceden SMS paketi mi vardı? Çaldır-kapat'ın bile ayrı tadı vardı. Şimdi ise kuru kuru mesajlaşma. Tamam yerine tm yazan millet olduk. Bi çaldır yeter be abi! Onun verdiği hatırlanmışlık duygusu daha hoştu yahu. Şimdi aklıma geldi, önceden soba vardı abi - gerçi hala var - Sobanın verdiği sıcaklığı, o güzel ortamı veriyor mu kombiniz bi söyleyin lütfen? Hiç mi uyuyakalmadınız o sıcacık sobanızın yanında? Hiç mi yaşamadınız o güzel duyguyu? Hiç mi sobanın üstünde ekmek kızartıp, peyniri sürüp yemediniz? Sakın ha sakın soba üstünde kızartılmış ekmeği, ekmek kızartma makinasıyla yapılmışla kıyaslamayın. Helede hiç soba üstünde ekmek kızartıp yemediyseniz..

Ama bazen düşünüyorum acaba bu sadece bende mi böyle diye? Yoksa büyümeye mi ayak uyduramıyorum diye? Hep çocuk kalmak ya da kalamadığım için çocukluğun verdiği saf duyguları özlemek mi içimdeki? Eskiler güzeldi, eskiler..

O değil de yeni yılın tam başındaymışız. Ben başlangıçları hiç sevmem, çok üşengecim. Şöyle bi ortası gelsin şu yılın ya. Şöyle bi yaz gelsin diyorum artık yea.

4 Ocak 2011 Salı

Ofsaytdan Gol

Şu söyledikleriyle yaptıkları bir olmayan insanlar yok mu? Sinir oluyorum abi onlara ya. Bi de utanmadan çevresindekilere bok atar, eleştirir. Söylediği şeylere tezat şeyler yapar, utanmadan tam tersini iddia edip millete akıl verir. Ben kuulum havalarına girer. Be adam sen bi önce kendine bak, yaptıklarına bak ! Siz anca tribünlere oynayın gerçeklikten yoksun kaçak dövüşen insan müsvetteleri.