Bu aralar mal gibiyim, uyku saatim gecemi ve gündüzümü tamamen yer değiştirebilecek vaziyete kadar geldi. Acaba bu mu nedeni diye soruyorum bazı şeyleri anlamamamın?
Hayır.
Sadece anlamıyorum. O kadar çok şey var ki. Aklınıza ne geliyorsa A'dan Z'ye. Sonra düşünüyorum, bir şey bulamıyorum. Sadece anlamıyorum, aklım almıyor. Ne mi mesela? Yemekteyizdeki bi kadının diğer kadının yemeklerini daha yemeden " bu menü çok kısa, halbuki ben neler yapmıştım. Çok basit bunları yapmak, yarım saate yaparım hepsini. " demesi gibi. Sonra afiyetle yemeği yerken " ben o kadar uğraştıracak şey yaptım, hakkımı yiyorsunuz." diye çıkışır. Yok bunu da yapabilirdin, şunu da yapabilirdin der kadına, kendisine sorulunca " heycanlandım, biraz kıvamını tutturamamışım " diye hemen kendini savunmaya geçer. Nedir bu çekememezlik? Anlamıyorum.
Başka mı? Aref diye biri çıkar bi gösteri yapar. Bizim beğeni seviyeleri yerde olan türk halkı herifi fenomen yapar. Ne var bunda bu kadar büyütülecek? Adam ilüzyon yapıyor, acun da gelen iyi tepkiyi görünce herife kıyağı resmen basıyor. Bunlar niye böyle, anlamıyorum. Diğer bi tarafta, herifinin hilelerini bulmaya çalışır. Niye? Adam herhalde ilüzyon yapıyor, ilah değil ya?! Heralde hilesi var. Nedir " Aref'in sırrını açıklıyoruz " diye saçma sapan dolaşan şeyler. Bıraksana abi ya. Adam şov yapıyor, peygamber değil ya. Anlamıyorum.
Yolda yürürken apaçi kılıklı herifin yanında fıstık gibi bi kız görüyorum. Bu kız bunda ne bulmuş diyorum? Yok, yine anlamıyorum. Evlilik programına çıkan bi kadın ki hiç evlenmeye niyeti olmadığı apaçıkken, oraya ne halt yemeye gidiyor? Nasıl bir eğlencedir, hayata tutunuştur, anlamıyorum. Bi kızın diğerine tatlım, bitanem demesi tamam da aşkım, sevgilim gibi sıfatlarla hitap etmesini anlamıyorum. Beraber starbucks'a gidip orda elinde starbucks bardaklarıyla ağzını eğip resim çekinip direk facebook'a atmasını anlamıyorum. O da yetmedi, bilimum mağazaların kabinlerine girip elbiselerle yüzlerce fotoğraf çekinmesini hiç anlamıyorum. Dün aşkım derken, bugün kaşar denmesini anlamıyorum. Ulaşım fiyatları öğrenci 1.25 Tl, tam 2 Tl olan ankaranın, melih gökçeki 3 dönemdir inatla nasıl başa getirmeye devam ediyor anlamıyorum. İnsanlar hangi akla dayanarak bunun gibi insanlara oy verir, hiç mi akılları yok diyorum? Anlamıyorum. Öğrenciye verilen 240 Tl kredi, neden burs değil de kredi anlamıyorum. 240 Tl ile bi öğrenci bir ay nası geçinir diye devlet neden düşünmüyor diyorum, yine anlamıyorum. Ülkemizde o kadar petrol yatakları varken nasıl oluyorda dünyanın en pahalı benzinini biz kullanıyoruz, anlamıyorum. Sanal mutluluklar insanları nası kandırıyor, anlamıyorum. Birisi bi arkadaşıyla küstüğü zaman tepkisini facebooktan silerek koyuyor ve ben soruyorum kendime? Tepki sanal ortamdan mı koyulur? Yok, yine anlamıyorum. Karşıdan karşıya geçerken insanlar sağından yürümek yerine birbirlerine çarpa çarpa karışık yürüyorlar ama ben yine anlamıyorum.
Daha da uzatmak istemiyorum. Yazarken ilk aklıma gelenleri söyledim. Ama emin olun ki daha bir sürü şey var anlamayıp da yazmadığım. Düşünüyorum ve öylece kalıyorum. Artık aklım almıyor benim bir çok şeyi. Sadece anlamıyorum..
27 Şubat 2011 Pazar
20 Şubat 2011 Pazar
Rüya
Ben ağlamayı seviyorum.
Tüm duygularımı boşaltıyorum ve rahatlıyorum.
Gözümün yaşını sildiğimde bu sefer daha güçlü olucam diyorum.
Umut doluyorum.
Bu sefer farklı olucak diyorum.
Ben kendi küçük dünyamda büyük adam olucam diyorum.
Dökülen her yaşımın bir anlamı olucak diyorum.
Vucüdumu, beynimi, duygularımı etkileyişlerini seviyorum.
Onlara değer veriyorum.
Uzun süre ağlamayınca, özlüyorum.
Özleyince de ağlıyorum.
Çünkü ruhuma dokunup beni mutlu etmeyi becerebiliyorlar, biliyorum.
Kimsenin yanında ağlamayı sevmiyorum.
Ama ağladığımı söylemekten de korkmuyorum.
Seviniyorum ağlayabildiğim için.
Ağlayamıyorsan üzül de demiyorum.
Ama seni sevindirebilecek sadece sana ait şeylerin olsun diyorum..
Tüm duygularımı boşaltıyorum ve rahatlıyorum.
Gözümün yaşını sildiğimde bu sefer daha güçlü olucam diyorum.
Umut doluyorum.
Bu sefer farklı olucak diyorum.
Ben kendi küçük dünyamda büyük adam olucam diyorum.
Dökülen her yaşımın bir anlamı olucak diyorum.
Vucüdumu, beynimi, duygularımı etkileyişlerini seviyorum.
Onlara değer veriyorum.
Uzun süre ağlamayınca, özlüyorum.
Özleyince de ağlıyorum.
Çünkü ruhuma dokunup beni mutlu etmeyi becerebiliyorlar, biliyorum.
Kimsenin yanında ağlamayı sevmiyorum.
Ama ağladığımı söylemekten de korkmuyorum.
Seviniyorum ağlayabildiğim için.
Ağlayamıyorsan üzül de demiyorum.
Ama seni sevindirebilecek sadece sana ait şeylerin olsun diyorum..
18 Şubat 2011 Cuma
Bilemedim Ben Onu
Gripin'in bu şarkısını dinlerken şarkının içinde geçen " Uyandım. Saat üç, dört, beş bana hiç farketmez. " kısmının ardından içimden umarsızca "çünkü ben ikinci öğretimim" demek geçiyor. Bi nedeni de yok ama dilimin bunu söylemeye kendini bu kadar endekslemesini çözemedim.
* evet şarkı çok güzel.
17 Şubat 2011 Perşembe
Exchange
Şimdiki okuduğum bölümün yerine aslında psikoloji okumak isterdim. Eğer geçmişe gidebilme gibi bi şansım olsaydı eşit ağırlık seçip psikoloji için kasardım.
Neden mi?
İnsanların görünenden farklı olan yönleri ilgimi çekiyor. Kısaca iç dünyaları. Sadece kendilerinin bildikleri ya da bildiği halde kendilerine bile itiraf edemekleri şeyler.. Ve bu insanları daha iyi tanımama yol açıyor. İnsanların gerçek yönlerini bilmeyi, tanımayı seviyorum. O yüzünün, gülümsemesinin, gözlerinin ardındaki benliklerini tanımak hoşuma gidiyor. Bilinmeyenleri bilmek. Çünkü herkesten kendime bir pay çıkarabiliyorum. Kendimi kıyaslayabiliyorum. Ve galiba yalnız hissetmiyorum bunu yaparken. En çok etkileyen yanı da bu sanırım. Bunları yaparkende sanırım kendimi de daha iyi tanıyorum. Kendimi tanımak için cesaret veriyor bu ya da kendime itiraf edebilmek için bi yöntem belki de. Ve insanları tanıdıkça da dünyayı keşfettiğimi düşünüyorum. Her insan keşfedilecek bir ada gibi aslında. Saklı, bulunmayı bekleyen.. O adaları keşfettikçe de kendimi daha iyi anlıyorum. Normal diyorum kendime hayal kurman, saçmalaman, her insanın seni anlamaması, farklı gözle bakması. Aynı duyguları paylaşabildiğim insanları seviyorum. Beni yormuyorlar. Kendimi anlatmama gerek kalmıyor. Bir kelime dahi etmeme gerek bırakmıyorlar. Kendimi tam anlatabildiğime hiç bir zaman inanmadığım için hep fazla konuşurdum. Bu sefer öyle yapmıcam. Çünkü biliyorum kelimelerle değil, duygularla tanıtabilirim kendimi, tanıyabilirim insanları.
Bu yüzden psikoloji okumak isterdim. Yapmaktan zevk aldığım bir meslek olurdu sanırım. Bu arada sabahtan beri Pinhani'den Yitirmeden dinliyorum. Sizde dinleyin. Seveceksiniz.
Neden mi?
İnsanların görünenden farklı olan yönleri ilgimi çekiyor. Kısaca iç dünyaları. Sadece kendilerinin bildikleri ya da bildiği halde kendilerine bile itiraf edemekleri şeyler.. Ve bu insanları daha iyi tanımama yol açıyor. İnsanların gerçek yönlerini bilmeyi, tanımayı seviyorum. O yüzünün, gülümsemesinin, gözlerinin ardındaki benliklerini tanımak hoşuma gidiyor. Bilinmeyenleri bilmek. Çünkü herkesten kendime bir pay çıkarabiliyorum. Kendimi kıyaslayabiliyorum. Ve galiba yalnız hissetmiyorum bunu yaparken. En çok etkileyen yanı da bu sanırım. Bunları yaparkende sanırım kendimi de daha iyi tanıyorum. Kendimi tanımak için cesaret veriyor bu ya da kendime itiraf edebilmek için bi yöntem belki de. Ve insanları tanıdıkça da dünyayı keşfettiğimi düşünüyorum. Her insan keşfedilecek bir ada gibi aslında. Saklı, bulunmayı bekleyen.. O adaları keşfettikçe de kendimi daha iyi anlıyorum. Normal diyorum kendime hayal kurman, saçmalaman, her insanın seni anlamaması, farklı gözle bakması. Aynı duyguları paylaşabildiğim insanları seviyorum. Beni yormuyorlar. Kendimi anlatmama gerek kalmıyor. Bir kelime dahi etmeme gerek bırakmıyorlar. Kendimi tam anlatabildiğime hiç bir zaman inanmadığım için hep fazla konuşurdum. Bu sefer öyle yapmıcam. Çünkü biliyorum kelimelerle değil, duygularla tanıtabilirim kendimi, tanıyabilirim insanları.
Bu yüzden psikoloji okumak isterdim. Yapmaktan zevk aldığım bir meslek olurdu sanırım. Bu arada sabahtan beri Pinhani'den Yitirmeden dinliyorum. Sizde dinleyin. Seveceksiniz.
11 Şubat 2011 Cuma
Mimim Geldi
Lal arkadaşımızın ricası üzerine mim görevimizi yerine getirelim. Sorumuz, "Hangi çizgi film karakteri olmak isterdiniz?" Cevap veriyorum..
Güçlü şirin olmak isterdim. Şirinlerin o sıcak, düzenli, neşeli ve sakin göründüğü kadar olaylı geçen hayatları hep beni cezbetmiştir. Bi de o evleri yok mu.. İçine koca bi televizyon atıp şirince film izlemek ve pes atmak isterdim. Ne fantaziyse :D Bi de iyi kaynatıyorlar bunlar. Gargamel olsun, gözlüklü şirin olsun eğlenceye bire bir. Çocukluğumda güçlü şirinin kolundaki kalp şeklindeki dövmeye de hep özendiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
Güçlü şirin olmak isterdim. Şirinlerin o sıcak, düzenli, neşeli ve sakin göründüğü kadar olaylı geçen hayatları hep beni cezbetmiştir. Bi de o evleri yok mu.. İçine koca bi televizyon atıp şirince film izlemek ve pes atmak isterdim. Ne fantaziyse :D Bi de iyi kaynatıyorlar bunlar. Gargamel olsun, gözlüklü şirin olsun eğlenceye bire bir. Çocukluğumda güçlü şirinin kolundaki kalp şeklindeki dövmeye de hep özendiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
6 Şubat 2011 Pazar
Stan
Ben rap sevmem. Ama bu şarkı hoşuma gidiyor. Eminem ve Dido deyince de hep bu şarkı aklıma gelir. Gerçekçi gelmesi ya da nesi bilmiyorum ama üzerimde garip bi etki bıraktığı kesin..
Dinlemek istersen buraya bir tık yeter
Dinlemek istersen buraya bir tık yeter
4 Şubat 2011 Cuma
Hi Dedim Hi Dedi
Öncelikle şunu bilmelisiniz ki bi zamanlar skype kullanan kişiler biraz sonra anlatıcaklarımı anlamakta pek güçlük çekmeyeceklerdir.
Vakti zamanında ergenliğin verdiği atraksiyonlarla skype denilen bir messenger türü programla tanışıvermiştim. Takiben 14-15 yaşlarında. Hobarey nette eve yeni gelmiş zaten. Kurcala kurcalayabildiğin kadar. Herneyse işte bu skype şeysiyle tanışmak çok da uzun sürmedi. Kim söyledi ya da nası buldum bu zımbırtıyı hatırlamıyorum bile. Kullananlar bilir, msnden farkı oradaki arama motorundan online olan insanları bulup mesaj yazabiliyorduk. E haliye her şey bir " Hi " ile başlıyordu. Türkler pek kullanmadığı için, yabancılara yazmak daha avantajlı gözüküyordu. Gerçi sözüm meclisten dışarı ama sanal alemde her Türk kızının götü de ayrı bi kalkık. Hah işte bu durum yabancılara yazdığınızda söz konusu olmuyordu. Karşılık verip konuşabiliyorlardı insanlarla. Velhasıl bi çok yabancıyla konuşma, tanışma fırsatım oldu. Bu skype'ın ilk versiyonlarında video chat bölümü yoktu. Ama sonraki versiyonlarına eklenince işler cılkından çıktı. Yine kullanan bilir. Eğer bi sapık arıyorsanız, skype'a göz atmanız yeterli olucaktır. Ama güzel yanlarıda var. Msn bu kadar gelişmemişken, sesli ve görüntülü chat yapmak çok daha kaliteliydi ve cam takılmıyordu bile. Gerçi uzaktan iletişim için video chat bazında hala en iyilerinden birisi olduğunu iddia ediyorum. Herneyse, ben bu şekilde bi çok insanla, daha doğrusu kızla tanıştım. Çok kaynattığım, zaman öldürdüğüm, oha çok tatlı dediğim, eğlendiğim bi sürü insan oldu. Şimdi düşündüm de rahat 1000'in üstünde kızla tanışmışımdır. Rakam abartılı olmadığı gibi çok abarttığımı sanmayın diye azalttım. Oha amk ! :D Zaman zaman beni etkileyen bile oldu. Ah ulan siz niye Türkiye'de yaşamıyosunuz dediğim, zaten şans olsa bende gerçekte tanışırdım dediğim bir sürü insan. Canım sıkılınca uzak doğudakilerle, onlardan sıkılınca bi avrupaya, o da sıkarsa en son bi amerikaya olta atıyordum. Tabi saat farkından dolayı amerikalı bulmak biraz zor oluyordu. Ama konuşması daha zevkliydi çünkü ingilizcem ciddi anlamda gelişiyordu. O değil aslında demek istediğim, şu tanıştığım insanların yüzde biri Türkiyede yaşasaydı be. Ha? Nolurdu sanki? Skype'ın kralıydım. Çok kızın " you are so cute " , " you are fucking sexy " dediğini duydum. Cam aç cam aç diye başımın etini yiyenler oluyordu. Hatta resimdekinin ben olduğuma inanmayanlar bile çıkıyordu. Ama sanal olduğu için bi süre sonra sıkıyordu tabi. Ama bi ara hayatımda baya bi yer kapladığı için onun hakkında bir şey yazmam gerektiğini hissettim. Skypedan arkadaşla ders çalıştığımı bile hatırlıyorum. Bu arada geçenlerde girmiştim yine. Bi amerikalı kızla tanıştım. Beyler kız çok tatlı. Ve özellikle gülüşü, yüz ifadeleri. Hay amk dedim, param olsa atlayıp gidecektim o derece! O da beni sevdi baya. Türkiyede yaşayaydı eyiydi. Velhasılı kelam skype anılarım böyle bir şeydi işte. Eskisi gibi olmasada arada girer bakarım. Konuşacak biri elbet hep çıkar. Can sıkıntısına bire bir. Ama dediğim gibi, sanal. Bi süre sonra bayıyor.
Kullanmaya başlayacak olan varsa, ruslara yazmamanızı tavsiye ederim. Anında bozuk ingilizceleriyle " you turkish, muslim, i hate , you want sex, bye " gibi saçma şeylerle geri dönebilirler. Lan siz değil misiniz her yaz benim çoğu kıro diye tabir ettiğim piçden bozma türk erkekleriyle birlikte olan? Hiç ısınamadım, sevmedim sizi. Sıcak denizlere de açılamamışsınız. Oh içinizde kalmış, iyi olmuş !
Yazıma son verirken düşündüm de, bi ara çok işsizmişim amk ! Bu arada bugün sabah kahvaltıdan sonra bu saate kadar yemek yemeyi unuttum. Nası olduysa..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)